face

Brain Death

Tüm beyin ve beyincik ile hayati merkezlerin bulunduğu beyin sapı denilen özel bölgenin tamamının geri dönüşsüz olarak fonksiyonlarını kaybettiği ve mutlak ölümle sonuçlanan bir durumdur.
Yüksekten düşme, ateşli silah yaralanması, trafik kazası, darp gibi nedenler ile ağır kafa travması almış veya kalp krizi sonucu kalbi duran ve yeniden canlandırma işlemine geç de olsa yanıt veren fakat bu dönemde beynin oksijensiz kalması nedeniyle ağır beyin hasarı gelişmiş veya hızlı ve ağır seyreden beynin iltihabi hastalıkları ve menenjit veya beyin-damar hastalığı (serebrovasküler hastalık) nedeniyle damar tıkanıklığı veya kanama geçirmiş olan hastalar beyin ölümü gelişme riski olan vakalardır.

Beyin ölümü tanısı almış vakalarda sadece kalp atışı vardır. Bir başka deyişle nabız hissedilebilir ve monitörde kalp atımları gözlenebilir. Dışardan izlenebilen tek yaşam işareti kalp atımlarıdır. Diğer organ fonksiyonları ise solunum destek cihazı ve tıbbi destek ile sağlanmaktadır. Öyle ki bu hastalarda solunum olmadığından solunum destek cihazından ayrıldıklarında 5-10 dakika içinde kalp durur. Beyin ölümüne neden olan patolojik durumlar nedeniyle solunum cihazı ile desteklenen vakaların yoğun bakım ünitelerindeki izlemlerinde geri dönüşümsüz beyin hasarı bulgu ve belirtileri görüldüğünde beyin ölümü tanısı açısından ileri değerlendirme yapılır. Bu ileri değerlendirme “2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun” gereği nöroloji veya nöroşirürji ile yoğun bakım veya anestezi uzmanından oluşan hekimler kurulunca yapılarak oy birliği esasına göre beyin ölümü tanısı konulur. Hekimler kurulu bir dizi muayene yöntemleri ve yatak başı bazı test yöntemlerini kullanarak klinik olarak bu tanıyı koyar. Ardından görüntüleme yöntemleri ile beyin kan dolaşımının ve/veya beyin elektriksel aktivitesinin durduğu ve artık geri dönüşün olmadığı gösterilir ve klinik tanı bu şekilde doğrulanarak beyin ölümü tespiti tamamlanır. Beyin ölümü bu kadar sona yakın bir süreç olduğuna göre bu tanımlamanın doğru, eksiksiz ve zamanında yapılması büyük önem taşır. Unutulmamalıdır ki, tüm hekimlerin asıl amacı; ruhsal ve bedensel sorunların üstesinden gelerek hastaların iyilik halinin sağlanması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesidir. Tüm eğitimi ve yaşamı insan sağlığına adanmış hekimlerin en zor ve sıkıntılı görevlerinden biri de yaşamın sonlandığının belirlenmesi ve bu konuda kesin kararın verilmesidir. Beyin ölümü kararı yasal ve etik kurallar ile tıptaki en son gelişmeler ışığında verilir ve tutanak altına alınır. Hastanın artık kaybedildiği diğer bir deyişle ölümün tespit edildiği aşama olan beyin ölümü tanısında en küçük bir şüpheye veya hataya meydan verilmez.

Kalp kendi ritmini kendisi üreten bir organdır, çalışması için beyine ihtiyaç yoktur. Bu sebeple beyin ölümü vakalarında kalbin çalıştığına tanık oluruz. Ancak, burada kalbin ihtiyacı olan oksijen solunum destek cihazı aracılığı ile vücuda verilir. Beyin ölümünde beyin sapı denilen beynin özel bölgede bulunan solunum merkezi de artık çalışmadığından vakanın kendiliğinden nefes alması mümkün değildir. Bir anlamda hasta, bir daha geri gelmemek kaydıyla solunum kabiliyetini kaybetmiştir, yani son nefesini vermiştir. Beyin ölümü vakası genç ise; hipertansiyon, şeker hastalığı, koroner arter hastalığı gibi özellikle kalbi etkileyebilecek bir yandaş hastalığı veya başkaca bir sistemik hastalığı yok ise solunum desteği altında yeterli sıvı, beslenme ve ilaç takviyesi ile 1 aydan daha fazla kalp çalışabilir. Burada kalbin bu yoğun desteğe rağmen çalışmasının devam etmesi vakanın hayata döneceği anlamına gelmemelidir. Genel olarak beyin ölümünden sonra ortalama 48 saat içinde kalp de durur. Literatüre baktığımıza yoğun destek altında kalbi en uzun süre çalışan vakaların; hamile olup da beyin ölümü tanısı alan fakat anne rahminde canlı olan bebeklerin asgari süreye kadar anne bedeninde yaşatılıp doğurtulması için zaman kazanılan vakalar olduğunu görmekteyiz.

Burada iki seçenek vardır;
  • Organlar bağışlanırsa, organ çıkarımı yapılarak cenaze aileye teslim edilir.
  • Organlar bağışlanmazsa, zaten ölü olan vaka solunum destek cihazından ayrılarak cenazesi aileye teslim edilir.

Beyin ölümü mutlak ölümle sonuçlanan bir süreç ise ve süreçten artık geri dönüş mümkün değilse o halde organları bağışlanmayan bir ölünün daha fazla eziyet çekmesine mahal vermeden cenazesini ailesine teslim etmek tıbbi ve etik olarak yoğun bakım hekiminin sorumluluğundadır. Burada tıp uygulamaları açısından ve yasalar açısından sakıncalı bir durum söz konusu değildir.

Bu durumdaki bir vakanın cihazdan ayrılmasında islam dini açısından bir sakınca olmadığı Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 14/12/2006 tarihli toplantısında ele alınmış ve aşağıdaki gibi karara bağlanmıştır;
 
  • İslâm’a göre kişinin kendi canına kıyması yasak olduğu gibi tıbbî verilere göre yaşama ümidi kalmamış veya şiddetli acılar hisseden bir insanın yaşamına bir başkası eliyle son verilmesi demek olan ötenazi de yasaktır.
  • Yaşam destek ünitesine bağlı bir kişi;
  1.        beynin kesin olarak bütün fonksiyonlarını yitirdiğine (beyin ölümü),
  2.        bu durumdan geri dönüşün artık imkansız olduğuna uzman tabiplerce karar
           verilmesi (beyin ölümü tespiti) şartıyla yaşam destek ünitesinden çıkarılabilir.

305

Total Number of Deceased Donors
(31.12.2023)

32038

Waiting Lists
(31.12.2023)

643593

Total Number of Donor Cards
(31.12.2023)

8770

Total Number of Transplants
(31.12.2023)